Genel

Joker : Killer Smile Review

DC Black Label etiketiyle yeni çıkan seriler içerisinde Last Knight on Earth’ü de sayarsak 4.ü Joker tandanslı (Criminal Sanity, Harleen, Last Knight on Earth) mini-serimiz Joker Killer Smile aslında LKoE ile birlikte ilk açıklandığında en çok heyecan yaratan başlıklardan biriydi desek yanlış olmaz herhalde. Aslında ne zaman çıkacağı muallak olan Three Jokers’i da katarsak DC’nin tüm Black Label runı bir anlamda neredeyse tamamen Joker üzerine kurulmuş gibi duruyor. Bunun tabii ki pazarlama anlamında Joker filmiyle eşlenmesi de çok akılcı. Peki gelelim ikili olduklarında (Gideon Falls, Green Arrow) oldukça iyi işler çıkaran yazar ve çizer kadromuz bakalım bu sefer ne yapmış?

Öncelikle Joker karakteriyle ilgili kişisel bir kaç şey söylemem lazım. Benim hayatımdaki kötü olayları düşündüğümde ya da gözlemlediğim insanların hayatlarında tecrübe ettiğim negatif olaylarda, genelde aklıma hep Alan Moore’un karakteri tanımlarken yazdığı “bir insanı delilik boyutuna getirmek için sadece tek bir gün yeter” cümlesi gelir. Cümle kendi içinde oldukça fantastik, büyük ve ulaşılmaz dururken, bir anlamda da oldukça ulaşılabilir ve sokakta yürüyen herhangi bir insanın başına gelebilecek kadar da hayatın içindedir. Joker de benim için öyle. Onun orijin hikayesini bilmek istemiyorum, onu neyin yoldan çıkarttığını bilmek istemiyorum aynı zamanda da merak etmiyorum. Çünkü Joker olay – tepki düzleminin dışında kalan bir kaos yaratığı. Evrendeki bir hata. Bir sistem virüsü. Olmaması gereken ama bir şekilde olmuş ve düzeltemeyeceğimiz bir problem. Günlük manyağınız değil. Tanrı’nın yarattığı varıklar içerisinde belki de en kusurlusu ve hatalısı ama aynı zamanda da hepimizin yaşayabileceği kadar da gerçek bir çılgınlık süzmesi içerisinde. Ve Joker’in çizgi roman sayfalarında bin bir türlü sorun yarattığı insanların hikayeleri de pek de yeni bir konu değil.

Öncelikle çizgi roman bu konuya takılıyor. Evet Joker birilerini öldürmüyor ama ona yardım etmeye çalışan ya da “sadece işini yapan insanlara nasıl etki ediyor” özelinde bir tartışması var Lemire’ın. Buralar açıkçası benim için çekici değil, dediğim gibi herkesin Joker’i anlayış tarzı farklı olabilir ve farklı varyasyonlar özelinde sevebilir ya da nefret edebilir. Önemli olan böyle bir metayı tüketirken bizim ne kadar keyif aldığımız. Lemire bir şeyi çok güzel yapıyor, Joker karakteristiğine saygı gösteriyor. Son Joker filminin yapmadığı bir şey.

Çizgi romanımız başarılı bir psikiyatrist olmak isteyen Dr. Ben Arnell’in hikayesi aslında. Joker vakasına atanan her genç, güzel, azimli Seven Filmindeki Brad Pitt gibi Ben’de “ben bu işi çözerim, meraklanmayın” mentalitesinin kendisine ne gibi zararlar vereceğinden habersiz olarak Joker’le seanslara başlıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi (yine bir sürpriz yok) Joker personasının hayaleti çok kısa sürede Dr. Ben’i bir anlamda rahatsız etmeye başlıyor. Örgümüz de bunun üzerine kurulu. Tekrar üstüne basarak söylüyorum, Joker’in bilerek değil sadece varlığının varlığından doğan etkilerini inceliyoruz.

Black Series etiketinin hakkıyla ilgili bir yazı yazmıştım bir önceki incelemede. Killer Smile’da bunu veriyor, çünkü Killer Smile bir psikolojik korku – gerilim çizgi romanı. POW; KABOOOM, STAB gibi çizgi roman efektleri yok. Akıl almaz bir heyecan yok, hatta düşük tempolu bana göre. Ama bir yandan da o durağan temponun içerisine saklanmış, gizli bir soru da var. Olanlar gerçekten oluyor mu, yoksa hayal mi görüyoruz (Bir başka Joker klişesi daha).

Macera, heyecan, Batman arayanların pek de girmemesi gereken ama farklı bir çizgi roman yazımını denemek isteyenlerin düşünmeden alabileceği bir durumda. Şöyle ki, Lemire Essex County, Descender, Gideon Falls gibi çizgi romanlarda artık mükemmelleştirdiği “akan oyunda Houston Rockets hucümu” tadındaki yazı stilini iyice yerleştirmiş. Olay bütünlüğünü hızlı kur, çabucak sonuca git, dönüşte sen de sayı yesen de sorun değil en nihayetinde biz kazanacağız. Bu yüzden çizgi roman bağımsız amerikan yapımı bir film gibi akıyor.

Gelelim akan oyunda çizerin rolüne. Andrea Sorrentino muhteşem bir panel çizeri. Darth Vader serisindeki kapak çizimleriyle kendisine hayranlığım daha da artmıştı aslında ama iç çizim yapabilmek başlı başına bambaşka bir yetenek. Her ne kadar yazarlar konuşulsa da iyi bir çizgi romanı daha iyi yapan şey çizerin hikaye anlatıcılığı. Akan, rahatsız etmeyen ve aşağıya da eklediğim gibi sizi şaşırtacak ve ufak bir seyahate çıkarabilecek panellerle okuma momentumunuzu hep olması gerektiği yerde tutuyor. Kişi odaklı bir çizgi roman olduğu için dar ve geniş paneller sürekli doğru etkiyi vermek zorunda. Ben bir sıkıntı yaşarken bir anlamda klastrofobik hissettiren daracık panellerin daha sonra genişe doğru açılarak az önce yukarıda bahsettiğim gerçek mi, hayal mi sorusuna da katkı sağladığı bir gerçek. Aynı zamanda da okuyucuyu psikolojik olarak kitabın içine de sokmaya yardımcı. Tek eleştirim çevresel yapının asla bir Gotham olmaması. Ya da en azından alıştığımız Gotham diyelim.



Güzel şeyler yazdığımın farkındayım, ama ölüp bitmediğimi de söylemeyelim. Bunun nedeni ise sanırım yıllardır Joker tandanslı çizgi romanların bir şekilde “entelektüel” sarmalının sadece bu konu (Joker Etkisi) üzerinden tartışılması. Ben biraz bundan sıkılmış olabilirim, ama siz benim kadar kendinizi harcamadıysanız bu konuya, Killer Smile oldukça keyifli bir çizgi roman.

Kendi miyopluğumu bırakarak 8.4/10 diyebiliriz.

Küçük bir not, çizgi romanda bir yer var. Uzun soluklu Jeff Lemire okuyucuları hemen A.D.’den hatırlayarak o bölümün Lemire yönlendirmesiyle çizildiğini anında anlayacaklardır 🙂


İlgili Ürünler